Fesleğen
- Yazar: Hikmet Anıl ÖZTEKİN
- Türü : Roman
- Yayınevi: Hayykitap
- Sayfa Sayısı:216
Tanıtım Bülteni Arka Kapak
''Merhaba ben Fesleğen.Kalemimi kâğıdımı hazırladım ve küçük bir yüreğin içine sığabilecek ne varsa anlatacağım.Doğduğu topraklardan uzakta bir yerde güneş görmeye çalışan küçük bir fidan görürseniz bir gün sulayın olur mu? Yağan yağmur ancak gözyaşlarına yetebilir çünkü. Yeni yeşermiş bir fidanın bir Allah dostundan başka neyi olabilir ki. Sevin onu olur mu?Ve lütfen sevenleri ayırmayın olur mu?Fesleğen ile Seyyah'ın son kitabı bu. Hikmet Anıl Öztekin, "Çok acı çektim. Derdi dünya olmayan insanlar için yazdım bu satırları," diyor ve ekliyor: " 'Bir' olanın rızasından, insanlara Allah sevgisini anlatmaktan ve duanızdan başka hiçbir derdim yoktur bu dünyada. Ruh sevgiliye, beden toprağa kavuştuğunda 'iyi yazardı' değil 'iyi severdi' deyin bana."Hüznün, zarafetin, gözyaşlarının, kocaman yüreklerin inceliklerle örülmüş hikâyesi bu. İlahi aşkla hemhal olanların, hayatın yanlış tarafında duracağına, hep yalnız tarafında durmayı tercih edenlerin, helal dairesinde kalmak için acılara seve seve katlananların masum duası bu...Siz de dua edin Fesleğen ve Seyyah için... Bir an önce kavuşmaları için...Vuslat hasreti çekenlerle derttaş olup Allah için şu soruyu sorun kendinize: "Sevdiğinize son bir cümle söyleme fırsatınız olsaydı, o cümle ne olurdu?"
Hikmet Anıl Öztekin Fesleğen
Genç ve yaşlı farketmeden okumayı seven herkese hitap eden , zamane aşklarını eleştirel bir gözle ele alan Öztekin ,içinde barındırdığı kıssadan hisseler ile zenginleştirilmiş başarılı bir kalem ile ele alınan yapıt.
Sevmeyi de sevilmeyi de sevdiğinden vazgeçmeyi de Allah için yapan ve haramdan uzak durmak için yine birbirlerini uzaktan sevmeye razı olan iki, sonunda kazandıkları büyük ödülün hikayesinin anlatıldığı bir eser
Fesleğen, babasını çok seven, 18 yaşında bir genç kızdır. Kendisi hafız olmakla birlikte üniversitede Sınıf Öğretmenliği bölümünde okumaktadır. 18 yıllık yaşamı boyunca doğup büyüdüğü Konya’dan hiç ayrılmamış bulunmasına karşın üniversitedeki ilk yılını birincilikle tamamlamasının ardından bir değişim programıyla İstanbul’ a gider.
Fesleğen, babasını çok seven, 18 yaşında bir genç kızdır. Kendisi hafız olmakla birlikte üniversitede Sınıf Öğretmenliği bölümünde okumaktadır. 18 yıllık yaşamı boyunca doğup büyüdüğü Konya’dan hiç ayrılmamış bulunmasına karşın üniversitedeki ilk yılını birincilikle tamamlamasının ardından bir değişim programıyla İstanbul’ a gider.
Böyle bir yaşantıya sahip bir genç kızın İstanbul’a adım atmasının ardından düştüğü yalnızlık daha ciddi bir boyuta ulaşır. Zira burada çok sevdiği babasından da mahrum olmuştur. Arkadaşlarıyla bir yıl kalacağı İstanbul’u tanımak adına çıktıkları bir gezide dinlenmek üzere bir kitap kafede mola verirler. Fesleğen, arkadaşlarının sohbetlerinden çok sıkıldığı bir sırada yere düşmüş bir takım kağıtlar olduğunu fark eder. Eline aldığında okumaktan çekinmekle birlikte içinde bulunduğu durumdan dolayı okuma ihtiyacı hisseder ve okuduklarından çok etkilenir. O kağıtları oraya bırakmaya kıyamaz ve ertesi gün buraya tekrar getirmek üzere emanet alır. Bütün gecesi de bu kağıtları okumakla geçer. İçinde yazılanları kaleme alan kişi adeta Fesleğen’i, onun özlemlerini zarif bir işçilikle işleyen birine aittir.
Ertesi gün kağıtları bırakmak üzere aynı yere gittiğinde kağıdın sahibini de bu kağıtları ararken bulur. Onları yazan kişi Murat’tır. Murat, babasını kaybetmiş, İstanbul’da tek başına yaşamakta olan, üniversitede uçak Mühendisliği bölümünde okuyan bir gençtir. Dini eğitim almamasına karşın içinde bulunduğu boşluktan dolayı dine sürekli özlem duymaktadır. Ve kader Fesleğen ile, tam da kağıtlarda yazdığı şahsiyetle tanışmasına zemin hazırlar.
Tanışmalarının ardından arkadaş gruplarıyla birlikte sık sık bir araya gelme fırsatı yakalayan ikili, arkadaşlarıyla olmalarına karşın çoğunlukla kendi aralarında sohbet ederler. Her ikisi de birbirini tamamlayan, dinleme ve anlatma arzusunda olan gençlerdir ve uzun saatler boyunca muhabbet ederler.
Murat, fesleğen ile tanıştıkları sırada masanın üzerinde bir Fesleğen görmesi ve fesleğenleri çok sevmesinden dolayı kendisine böyle hitap etmektedir. Fesleğen ise Murat’a Seyyah demiştir. Çünkü Murat arkadaşlarıyla olduğu sırada dahi düşünce ufkunda çok uzaklara seyahat etmektedir.
Fesleğen’in başlangıçta gelmek istemediği, bir yılını nasıl dolduracağını bilmediği İstanbul günleri hızla geçmektedir artık. Yıllardır ikisinin de özlem duyduğu o muhabbet arkadaşlığı sonunda gerçekleşmiştir. Sohbetlerinin çok farklı konulara dayanmasına karşın içinde asla maddi bir aşk söz konusu olmaz. Muhabbetleri daima kalabalık arkadaş grupları içinde gerçekleşir ve arkadaşlarının uygunsuz yakıştırmalarına karşın asla flört olayı gerçekleşmez.
Bir gün gitme zamanı gelir. Fesleğen ne kadar istemese de gitmek zorundadır. Sevdiğini bırakmak zorundadır çünkü sevdiği kendisine haramdır ve o “Allah” deyip helal olana koşmalıdır. Babasından aldığı terbiye gereği de bunu yapar. Bunu yaparken Murat’a gideceğini bir türlü söyleyemez. Son sohbetleri sırasında hal diliyle bir şeyler anlatsa da gideceğini söylemeden ayrılır.
Konya’ya yeniden dönen Fesleğen artık çok daha başkadır. Ham gitmiş ama pişmiş dönmüştür. Boş giden kalbi doludur. Uzaklarda belki hiçbir zaman erişemeyeceği bir sevdiği vardır. Ayrılık acısını en derinlerine kadar yaşar. Ancak kararından asla pişmanlık duymaz. Çünkü o Allah için haram olandan kaçmıştır. Ve bu kaçışım bu dünyada olmasa da ahrette bir ödülü olacak ve sevdiğiyle orada buluşabilecektir. Kendini babasının sohbetleriyle teskin etmeye ama onu asla unutmamaya çalışır.
Mezuniyetine kısa bir süre kala dergahta babasının dikkatini çeken dervişlerden biriyle evlenmesi üzerine bir teklif gelir. Söz hakkı kendisinin olmakla birlikte gencin davranışlarıyla babasını çok etkilemiş olmasından dolayı böyle bir görüşme talebinde bulunur. Fesleğen ne kadar istemese de babasının isteği üzerine bu görüşmeye razı olur. Sonuçta söz hakkı kendisinindir ve babasını da kırmayı hiç istememektedir. Nitekim beklenen gün gelir ve evlerine çağrılan genç salonda babasıyla birlikte oturmaktadır. Gönlü hala Seyyah’ında olan Fesleğen başını çevirip bakamamaktadır. Ancak onu bekleyen muazzam bir sürpriz vardır. Beklenen olmuş ve vuslat ayağına gelmiştir. Babasının yanında oturan genç Seyyah’ın tam da kendisidir. O da aşkının peşini bırakmayıp Konya’ya yanmaya gelmiş, farkında bile olmadan bu aşkla pişerken Fesleğen’in babasının yanında dersler alarak kendisini bu sohbetlere vermiştir. Her ikisinin de temiz sevgisinin mükafatı muazzam bir vuslat olmuştur.
Comments
Post a Comment